Doğuş; müzik dünyasının en kendine has isimlerinden biri… Duruşu, sesi, yorumu ile fark edilen ve farklı olan biri… Çoğunlukla azimli, kimi zaman içine kapanık, kimi zaman hiperaktif, ama hep içinden geldiği gibi hareket eden, müzikal anlamda da yetenekli bir isim… Sözleri, besteleri bambaşka, bunları yorumlayışı ise benzersiz… Ekip olarak da yakından tanıdığımız, profesyonel kimliklerimiz dışında oturup konuşmaktan her zaman zevk aldığımız bir isim Doğuş ( Ne de olsa o da bizim gibi Fenerbahçe’li)… Uzun süredir, her zamankinden daha büyük bir titizlik ve heyecanla hazırladığı son albümü ile uğraştığını biliyorduk. Bu vesile ile bu ay kapağımızı Doğuş’a ayıralım ve kapakla birlikte ona son albümü için bol şans dileyelim istedik. Hepimizin bildiği gibi Doğuş’un kimlik ismi Orhan Baltacı… 1974 yılında Almanya’da doğuyor ama aslen Rize’li… Ancak ne yazık ki, Almanya Doğuş ve ailesi için ‘Acı Vatan’ oluyor ve umduğunu bulmayan aile, Doğuş 4 yaşında iken Türkiye’ye dönüyor. Ancak ‘Ana Vatan’ da ailenin dertlerine derman olmuyor ve huzursuzluk bir türlü dinmiyor. Birlikte yaşayamayan ve farklı yollara giden anne ve babası sonuçta onu yetiştirme yurduna bırakıyorlar. O hep içinde ailesine döneceği umudunu taşıyor ama, günler – yıllar ondaki bu umudu kırıyor ve 9 yaşlarındayken ve belki de derinlerde ‘Ailemi bulabilir miyim?’ düşüncesi ile kendince çözümü ‘sokakta’ buluyor. Özellikle İstanbullu’ların çok yakından tanık olduğu sokak çocuklarının yaşamını yaşamaya başlıyor. Apartman boşlukları, sokaklar onun için bilinen tek ev oluyor yıllar boyu… Ama daha o zamanda bile, o zorluklar içinde bile; duruşunu, kararlılığını kaybetmedi. Sigara, içki, tiner, uyuşturucu… Tüm bunlardan uzak durması gerektiğini bildi ve böyle de yaptı. Bu da tüm bu yaşadıklarının, onda ve yaşamında, müzisyenlik yaratıcılığı konusunda artı olarak yerleşmesine sebep oldu. Yaşadığı bu zor yılların kayıp gitmesine değil de; ileriki yıllarda ona altyapı, tecrübe ve yaşam zenginliği olarak dönmesini sağlamayı bildi. Tamam sokaklar, hatta cezaevi onu öldürememiş ve bitirememişti ama; hep de böyle devam edemezdi. Sonuçta yaşamda ulaşmak istediği hedefler vardı. Bir bıçaklanma olayı sonrası artık bir şeyleri daha doğru yapması gerektiğini anladı ve yine yuvasız ve sokaklarda, ama simit satarak, araba yıkayarak, sonraları otellerde kalarak yeni bir yaşamın ilk kararlı adımlarını atmaya başladı. Sesinin güzelliğini tüm sokaklar biliyordu zaten. Kendi şarkılarını yapmaya da başlamıştı. Hatta ilk bestelerinden birini kendisi gibi sokak çocuğu olan bir arkadaşının karşılıksız aşkı için yapmıştı. Sokaktaki gençlik olsalar da, o ve arkadaşları kanları kaynayan delikanlılardı. Biriktirdikleri paralarla sık sık diskolara gidiyorlardı. Ve orada Doğuş müzisyenlerle tanışmaya başlıyordu. Sonunda ciddi adımlar atmaya karar verdi ve tüm müzik şirketlerini tek tek dolaşmaya başladı. Aslında doğru adres çok da uzakta değildi. İskender Ulus’u tanıyanları tanıyordu, sonra da İskender Ulus’u tanıdı. Yepyeni umutlar, yepyeni bir başlangıç için ismi ‘Doğuş’ olarak değiştirildi ve Doğuş’un, ilk albümü ‘Doğuş’ 1997’de Ulus Müzik’den çıktı. Söz ve müzikler Doğuş’un du. ‘Uyan, Kendini Kendinde Bul, Ben Sensiz Ne Yaparım’ parçaları dikkatleri çekse de, istenilen patlama olmamıştı. Ama ‘Gamsız’ keşfedildiği anda tabir-i caizce yer yerinden oynadı. Aylarca çalındı, haftalarca liste başı kaldı. Gamsız ile gelen başarı rüzgarları dinmeden, 1998’de yine Ulus Müzik’ten ‘Doğuş ve Şarkıları’ çıktı. Doğal olarak Gamsız’dan sonra yine başarılı bir albüm beklentisi doğmuştu. Ve albüm bu beklentileri karşıladı. ‘Yalancı, Milyonda Bir, Bunun adına Yürek Derler, Körbelam’ albümü milyonlara taşıyan parçalar oldu. Ayrıca albüm kartonetinde yer alan fotoğraflardan sanatçının arabasıyla sürat yapmak ( ama o asla bir trafik canavarı değil tabii ki) ve film izlemek ile birlikte en büyük hobisi olan body buildingin sonuçlarını vermeye başladığı görüldü. J
Müzik piyasasının şaşalı devrinin sonlarına gelindiğinin ve çoookkk uzun süreli durağanlık ve gerileme döneminin başladığının bilinmediği, müzik piyasasının güzel günlerinde; firmalar ve sanatçılar için yurt dışında çalışmak, yabancı müzisyen ve stüdyolarla hazırlanan albümlerle dünya müzik piyasasına açılma umudunu taşımak çok popülerdi. Doğuş da güzel bir şekilde başladığı kariyerinin üçüncü albümünü Almanya’da hazırladı. 2000 Haziran’ında çıkan ‘Hadi Hızlandır’ yine Ulus Müzik etiketi taşıyordu ve ‘Gülüm, Günah Pazarı, Bebişim, Ayrılmalıyız’ sanatçının müzik piyasasındaki kalıcılığının işareti olan hitler oldu bu albümde… Belki de zorluk içinde geçen çocukluk yıllarının kahramanı olan ‘Süpermen’in kostümü ile göründüğü ve 2001’de çıkan ‘Sevdim’, ‘Sevdim ve Can Dayanmaz’ ile; yine Ulus Müzik etiketi ile çıkan kariyerinin 5. albümü ‘Denge ise, ‘40 Yılda Bir, Yemin Ettim Sana, Virane, Aşk Derler’ ile Doğuş’un solistliğini, söz yazarlığını ve besteciliğini başarılı bir şekilde sürdürmesini sağladı. 6. albümüne ‘6. His’ adını veren Doğuş; ‘Onlar şarkı değil, onlar duygu’ dediği 10 parçasının yanına ‘Babuba’ yı koyarak oluşturmuştu repertuarını… Ona hem müzik kariyerinin kapılarını açan, hem de şansız geçen bir dönemden sonra güzel bir hayata ilk adımlarını atarken yanında bulunan İskender Ulus ve Ulus Müzik’den profesyonel seviyede ayrılma kararı alan Doğuş; ‘Tam Doğuş’u çıkardı. Bu albüm için yapılan bir söyleşide ‘ Çok düzgün bir hayat yaşıyorum. Son derece düzeyli. Gece hayatım yok. Hayranlarıma kötü örnek olmuyorum. ``Eskiden sanatçı değilim daha`` diyordum ama, şimdi öyle değilim. 7 albümümün de parçaları bana ait. Üstelik pek çok meslektaşıma şarkı verdim; patladılar. Artık sanatçıyım diyebilirim.’ diyen sanatçı; ‘sanatçılığa bakışını da ortaya koyuyordu böylece. 7. albüm Promise Production’dan çıktı ve ‘Giden Gider, Adımı Çok Anacaksın, Gam-sızlar, Hayat’ bu albümden ön plana çıkan parçalar oldu. Özellikle ‘Gam-sızlar’ sanatçının Grek ezgileri taşıyan ilk bestesi olduğu için ve ‘Ne Çıkar’ da sadece bağlama çalınarak seslendirildiği için dikkat çekici idi. Bu çalışmanın ardından fazla geçmeden maxi single ‘Bozuk’ u Dokuz-Sekiz Müzik’den çıkaran sanatçı, bu çalışmada ‘Don’t Cry’ı seslendirerek ilk kez İngilizce bir parça söylemiş oldu. Parçalarında her tür müziğin etkileşimini ve soundunu duyduğumuz Doğuş, oldukça başarılı hareketli parçalara imza atmış olsa da; hayranları onu ‘romantik parçalarının duygusal yorumcusu’ olarak, daha çok seviyor ve benimsiyorlardı. Al Pacino ve Robert de Niro onun en sevdiği aktörler. Onların filmlerini beğeniyor. Yani mücadeleci, hayattan korkmayan, hakkını sonuna dek arayan biraz sert karakterlerin filmlerini… Karakterinin bir yönü böyle… Ama bunun yanında dediğimiz gibi; arabesk tınıları, onun parçalarındaki vazgeçilmez yoğun duygusallığının eşlikçisi ve karakterinin diğer yönünün işaretçisiydi. 9. albümü olan ve Ağdaş’dan çıkan ‘Herbişeyim’ de, bu etki çok bariz bir şekilde ortaya çıktı. ‘Yedin Beni, Sessizlik, Gülom, Sataşma Baba Yorgun’ bu albümün bilinen parçaları olurken, albümü esas tanıtan ve taşıyan parça ise ‘Dönek’di… Bu arada beğendiği sinema sanatçılarından bahsetmişken, ülkemizde de Tarık Akan Emre Kınay, Türkan Şoray ve Sanem Çelik’i izlemekten keyif aldığını söyleyelim. Doğuş karakter olarak kendi doğruları ve kararları yönünde hareket etmeyi seven biri… Müzikte de bu şekilde davranıyor. Bu sebeple 9. albümü en öz anlatım ile ‘arabesk’ iken, 10. albümü ‘Ten’ de ise yine dünya soundu ile yabancı müzisyenlerle çalıştı. Kayıtları Hollanda`daki Mom Stüdyoları`nda yapılan çalışmadaki tüm parçaların söz ve müzikleri Doğuş`a aitti ve albümde sanatçıya Charaz ve Smoke Tug vokalleriyle, Memrox ise gitarıyla eşilk etmişti. 2008’de çıkan albümün yapım firması ise yine Dokuz – Sekiz idi. Dünden Bugüne Tercüman gazetesi ile yaptığı bir sohbette ‘ Öldükten sonra Sakıp Sabancı ve Barış Manço gibi değerli kalmak hedefim.’ diyen Doğuş bunu tabii ki müzikle ve uzun yıllardır gerçekleştirmeyi düşündüğü sosyal ve yardım faaliyetleri ile başarmayı amaçlıyor. Bu sebepten bu genç yaşında 11. albümü buldu bile… Kapak yazımız için irtibatta iken Doğuş’un yıllardır yanında olan sağ kolu Özkan sağolsun hem bize çok yardımcı oldu, hem de albümün std kayıtlarını dinlememizi sağladı. Klip ekranlarda dönüyor, izlemişsinizdir. Eğer dergimizin çalışmaları bitene kadar albüm piyasaya çıkmış olursa zaten ‘Raflakiler’ sayfamızda yorumlarımızı okuyabilirsiniz, ama yetişmese şu kadarını söyleyelim; çok güzel bir albüm olmuş. Hele bir 7.parça var ki J bir kere dinleme ile bizim favorimiz o oldu. Dedik ya Doğuş çok yoğun albüm çalışmalarından dolayı… Bu yüzden bir araya gelmemiz çok kolay olmadı. Kısıtlı bir anda, kelimenin tan anlamı ile ayaküstü sorularımız oldu. O da ayaküstü cevapladı J M: Çok renkli bir kliple tanıdı Türkiye sizi… Ama istenildiği kadar ses getirmedi… ‘Gamsız’ a kadar sanki albüm ve siz, istenilen başarıyı yakalayamayacaksınız gibiydi. Ama ‘Gamsız’ patladığı anda, birden Türkiye’nin sevgilisi oldunuz? Peki bu 2 klip arasında neler yaşandı? D: Gamsız şarkısının müzikseverlere ulaşacağından emindim ama, ilk klibim ‘Kendini Kendinde Bul’ beklediğim gibi olmayınca, kısa bir an için ‘ Acaba bu işi başaramayacak mıyım?’ diye düşünmedim değil. Ama Gamsız ile var oldum. M: Ulus Müzik’ten neden ayrıldınız? D: Onun nedeni bende kalsın lütfen. M: Slow şarkılarınızda hep bir isyan var. Doğuş’un bu isyanı kime, neye? D: Bunlar isyan değil aslında… Yaşamış olduğum hayatın sonucu… Ama karmaşa ve zorluk o kadar çok ki, bazen çok sert oluyor, isyan gibi geliyor. M: Slow şarkılarınızda arabesk tınıları mevcut. Bu tınıların olmasının sebebi isyanı arabeskle anlatmanın kolay olması mı, yoksa Doğuş şarkılarının karakteristik özelliği mi bu? D: Aslında olay arabesk değil. Tüm olayın kökeni Hicaz makamı… Türk müziğinin her yerinde; Sanat Müziği’nde, fantezide, popda hep Hicaz var. Ben de parçalarımı Hicaz’la yapıyorum. Makamın doğası benim sözlerle birleşince, arabesk tınılarını andırıyor. M: Bu kadar zorlu bir çocukluk ve gençlik geçirdikten, sevgi açısından bu kadar hırpalandıktan sonra; nasıl yaratabiliyorsunuz bu aşk şarkılarını… Sevgiye inancınızı hiç yitirdiniz mi? D: Ne olursa olsun sevgiye inancımı hiçbir zaman yitirmem. Üzülürüm, zorlanırım, hayal kırıklığına uğrarım belki ama; sevgisiz bir hayat düşünemiyorum. Beni ayakta tutan, şarkılarımı yaratan sevgidir. M: Hayata karşı en büyük kızgınlığınız, küskünlüğünüz ve şükrünüz nedir? D: Çaresiz insanların ezilmesi, haksızlığa uğratılmalarını beni kızdırır. Şükürüm ise önce Allah’a, sonra sevenlerimedir. M: Müzikal geçmişinize bakınca en içinize sinen albüm hangisiydi? Bu geçmiş sizi tatmin ediyor mu ? D: Benim için tüm albümlerim çok değerli, çok önemli. Hepsini aynı titizlik ve emekle hazırladım. Hiç birinden pişman yada tatminsiz değilim. Ayırmam mümkün değil. M:Sohbetimizin sonuna geldik… Şimdi satırlar sizin… Sizi sevenlere, müzik camiasına söylemek istedikleriniz varsa, buyurun. D: ŞÖHRET GELP GEÇİCİ… LÜTFEN BİRBİRİMİZE SAYGIMIZI YİTİRMEYELİM.
Dedik ya, kısa bir sohbet oldu… Hele bir albüm tanınmaya başlansın, parçalar gün yüzüne çıksın Doğuş’la bir sohbet gerçekleştireceğiz. Şimdilik ona yeni albümünde başarılar, özel yaşamında mutluluklar diliyoruz.